Yalan

Kuduz aşısını Pasteur’ un bulmadığını, Toussaint adında rakibi olan bir başka veterinerin deneyleri sonucunda elde ettiği aşıyı, kendi bulmuş gibi gösterdiğini ve bunun sonucu olarak da Toussaint’ in birkaç ay sonra, sinir krizi geçirerek öldüğünü biliyor muydunuz?.

Yalan, dünyanın yapılabilecek en kolay mesleği, icra edilebilecek en kolay sanatı, keşfedilebilecek en zor şeyleri kolayca keşfedebilmenin en kolay yoludur.

Yalan söylemek bir hatayı gizlemek amacıyla gerçeğe uygun olmayan bir girişimde bulunmaktır. Bu girişim; sözle olabildiği gibi jest,  yazı ve susmayla da olabilir.

Yalan, herhangi bir kişi, topluluk veya kuruma, yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir. Daha yalın bir anlamda, yanlış olduğu (doğru olmadığı) bilinmesine rağmen, doğru olarak algılanmasını amaçlayan bir hareket veya ifadedir.

“Aldatmak amacıyla bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen söz, kıtır” olarak tanımlar TDK’nın güncel sözlüğü yalanı, bilerek ve isteyerek söylenir yalanlar. Kişi işine geldiği gibi anlatırken ya da söylerken bazı şeyleri artık yalan söyleme yoluna koyulmuştur bir kere, gariptir yalan belirli bir süre sonra tıpkı alkol ve diğer nörokimyasal etkililiği olan maddeler gibi bağımlılık yapmaya başlar. Sosyal  bir davranış olan yalanın  amacı; başkalarını aldatmaktır.

Yalanın tanımına baktığımızda, en basit haliyle “gerçeğin olduğundan farklı gösterilmesi ya da gizlenmesi” ifadesi ile karşılaşırız. Gerçeğin olduğundan farklı gösterilmesinde ne kötülük olabilir? eğer gerçeğin farklı gösterilmesi ya da saklanması özünde kötü ise, insanların hayatlarını kurtarmak, devletin bekasına yardımcı olmak,vb. amaçlar için yapılan farklı gösterme ya da gizleme eylemleri de kötü olmalıdır. Bunun böyle olmadığı herkesçe malum.

Yalan söylemenin kötü olduğunu hep duyarız ama bunun gerçekten böyle olduğunun deneysel bir deliline rastlanmış değildir. Yalanın kötü olarak nitelenmesinin nedeni genelde yalanın kendisi ile değil de sonuçları ile ilgilidir. yani kötü sonuçlar doğurduğu (küçük düşme,başkalarının zarara uğraması vb.) için “kötü” olarak nitelendirilir. Oysa bir şeyin iyi ya da kötü olmasının ölçütünün sonuçlarında aranması kaçınılmaz olarak göreliliği getirir. Bu durumda ise duruma göre iyi ya da kötü şeyler ortaya çıkar.eğer “yalan kötüdür” diye evrensel olması gereken bir yargıdan söz ediyorsak,”kötü” yü sonuçlarda değil o yalanın içinde aramamız gerekir. O halde “yalan” ın kötü olması özünde bir kötü değil göreli olarak kötüdür. o zaman sorun “neye göre kötü?” dür.

Yalan insan ilişkilerinde ortaya çıkan bir durum olduğuna göre yalanın kötü olmasının ölçütü de insan ilişkilerini olumsuz yöne sürüklemesine göre olmalıdır. yalan söylenen bir durumda ilişkilerin kötüye sürüklenmesi yalanın söylendiği zaman değil ortaya çıktığa zamandır. yalan söylenen kişi gerçeği bilmediği için mutludur. Çünkü kendisine yalan söylenmesinin nedeni zaten bireyin olumsuz duygulara kapılmasını önlemek içindir.(üzüntü,öfke vs.).yalan söyleyen ise işleri istediği yöne soktuğu için mutludur. durumu incelediğimizde yalanı ilgilendiren kişilerin tümünün mutlu olduğu açıkça görülebilir.mutsuz olma durumu(yani işlerin kötüye gitmeye başlaması) yalan söylendiği anda değil yalan ortaya çıktığı zaman başlar.

Yalanın toplumda her zaman fark edilmemesinin nedeni karşılıklı güven olarak ifade edilebilir. Genelde çoğu ahlâk geleneğince, yalan kötü olarak kabul edilse de, yalan ahlâkının etik içerisinde çok farklı boyutları vardır. Hep tartışmalara açık olmuştur. Bu tartışmaların sonucunda, yalanın her daim kötü olarak sınıflandırılmadığı bilinir: Örneğin, bir kişinin hayatını kurtarmak için yalan söylemek gibi”.

Sonuç olarak yalanın kötü olması yalanın söylenmesi ile ilgili birşey değil,yalanın ortaya çıkması ile ilgili bir şeydir. yani kötü olan yalan söylemek değil söylenen yalanın anlaşılmasıdır. bu durumda yalan söylememeye çalışmak yerine, sağlam yalan söylemek ve ortaya çıkmasını engelleyici tedbirler almak daha ahlaklı ve erdemli bir davranıştır.ortaya çıkması muhtemel yalanların ise hiç söylenmemesi daha uygundur.

Yaşamın ilk 6 yılında çocuğun yalan söylemesi bu durumun bir uyum ve davranış sorunu olduğu anlamına gelmez. Çocuklar 6-7 yaşlarına kadar gerçeğe uygun olmayan şeyler söylerler. İnanılması zor öyküler uydurur, olayları abartılı bir şekilde, kendi algıladıkları biçimde anlatırlar. Çocukta gerçekçilik duygusu zaman içinde kazanılır. 7 yaşına kadar çocukların söyledikleri yalanlara `Sözde Yalan` denir. Çocukların yalan söylemelerinin sebeplerine baktığımızda; suçluluk, ve aşağılık duygusu, güvensizlik, korku, kıskançlık, saldırganlık, intikam duygusu,(iftira), ailenin kötü model olması, zeka geriliği, övünme birilerinin gözüne girme,ilgi çekmek taktir kazanmak,sosyal onaylanma isteği,vs. olabilmektedir.

Yalan söylemek kolaydır ve bir süre sonra alışkanlık yapar insanda; çünkü biz insanlar yapımız gereği kolay şeyleri çok çabuk benimseriz. Oysaki söylediğimiz yalanın gün gelip de açığa çıkacağını ve yüzümüzde sert bir tokat gibi patlayacağını hiç aklımıza getirmeyiz. Üstelik böyle zamanlarımızda yine kolaya kaçarak hemen inkar ederiz. Yapmadığımızı hatta hatta düşünmediğimizi bile söyleyerek yalanımızı katmerleştiririz. Bazen de “ canım ne gerek var ki bunda, söylediğim sadece beyaz bir yalandı” diyerek kendi kendimizi kandırmaya devam ederiz.

Halbuki asıl olan yalanın yalan olduğudur. Yalanın beyazı, siyahı olmaz. Kısacası önüne getireceğiniz o naif renk sıfatıyla yalanı masum bir davranış şekli haline getiremezsiniz.

Yalan söylemeyle ilgili zorluk, bilinçaltı zihnimizin otomatik olarak çalışması, sözel yalanımızdan bağımsız olarak hareket etmesi ile vücut dilimizin bizi ele vermesidir. Çok ender yalan söyleyen insanların ne kadar inandırıcı olurlarsa olsunlar kolayca yakalanmalarının nedeni de budur.

YALAN KONUŞAN İNSANIN PSİKOLOJİSİ

Yalan söyleyen kişi kendisini son derece zeki olarak görebilir ama aslında tavrı, konuşma üslubu, sesi, bakışları, kullandığı kelimeler onu hemen ele verir. Dürüst bir insanın konuşmaları ve tavrı ile, yalancının tavırları arasında büyük farklar vardır.
Yalancı sürekli yemin ederek ikna edici olmaya çalışır. Söylediklerinde samimi olmayan bir insan, ikna edici görünmek için sık sık yemin eder.

Yalancıların yemin etmek dışındaki bir başka üslup özellikleri ise, konuşmalarında sık sık dindar olduklarına dair ifadeler kullanmalarıdır. Örneğin yalanına inanılmadığı veya söylediklerinden şüphe edildiği söylendiğinde, “Allah benim kalbimi biliyor”, “Allah şahidim”, “eğer doğru değilse Allah şuradan çıkmamı nasip etmesin” gibi ifadeler kullanırlar. Oysa bu tarz ifadeler kimi zaman kişilerin samimiyetsizliklerini gizlemek için kullandıkları bir yöntemdir.

Yalana zemin hazırlayan giriş cümleleri kullanır. Yemin etmek ve dini anlamları olan cümleler kullanmanın yanısıra yalancının, yalanlarına zemin hazırlayan, yalanını daha en baştan ikna edici göstermeye çalışan ifadeleri olur. “Çok samimi söylüyorum”, “bana inanabilirsin”, “bütün içtenliğimle söylüyorum”, “gerçekten doğru söylüyorum” gibi sözler çoğunlukla bu amaçla söylenir.

Yalan söyleyen insan çevresindekilere güvenmiyor, onları gerçek dostları ve yakınları olarak görmüyor demektir. Hem yabancıladığı ve yakınlık duymadığı insanlarla birlikte olmaktan, hem de yalanının anlaşılmasından korktuğu için, tavırları da rahat ve doğal olmaz. Konuşması, sesi, oturuşu son derece kontrollü olur. Kasılmaktan dolayı sesi zayıf çıkar, gözleri küçülür. Karşısındaki insanlara korku, çekinme ile bakar. Gözlerinde samimiyetsizliği, güvensizliği ve tedirginliği belli olur.

Yalancılığı huy edinmiş kişilerde zaman zaman yalan anında aşırı sakinlik görülse de, birçok insan yalan söylediğinde heyecanlanır, elleri terler. Huzursuz tavırlar gösterir. Sakin, huzurlu, ruhu dingin bir insanın hali olmaz. Yalan söylerken sürekli olarak gözlerini kaçırır, karşısındaki insanın gözlerine bakamaz. Ancak kaçamak bakar veya kalabalık bir yerde ise, kendini başkalarının arkasında gizlemeye çalışır. Yalanının ortaya çıkmasından, gözlerinin kendisini ele vermesinden kaçınır.

Bazı kimseler yalan söylediklerinde göz seyirmesi, yere bakma, sürekli ayaklarını sallama, başını sallayarak konuşma gibi belirtiler de olur. Bu tür tiklerin veya davranışların temelinde ise, yalan söyleyen kişinin samimiyetsizliği, kendi sahtekarlığını bildiği için duyduğu tedirginlik ve huzursuzluk yatmaktadır.

 

YALAN NEDEN SÖYLENİR?

  • Yalan, gurur ve kibir nedeniyle söylenir.
  • Alışkanlık ile söylenir.
  • Alay etmek ve kızdırmak için söylenir.
  • Zor gelen bir işi yapmaktan kurtulmak için söylenir.
  • “Bilmiyorum” dememek için söylenir.
  • Yaşanan veya tanık olunan olayları abartmak için söylenir.
  • Kötülük yapmak ve aldatmak için söylenir.
  • Gösteriş yapmak için söylenir.
  • Çıkar ve gelir sağlamak için söylenir.
  • Bir tartışmada haklı çıkmak ve üstün gelmek için söylenir.
  • “Beyaz yalanlar” aldatmacası ile söylenir.
  • Yapmayacağını bildiği bir şeyi vaat ederken söylenir.
  • İnsanlardan korkup çekinerek söylenir.

 

İNSANI YALAN SÖYLEMEYE İTEN BİR TAKIM NEDENLER 

  • Acıyı Erteleme İhtiyacı: İnsanoğlunun temel olarak yaşantısı acı ve haz dengeleri üzerine kuruludur. Bu nedenler kişiler çoğunlukla acıdan kaçma ya da erteleme ihtiyacı duyarlar. İşte yalan da bize acı verecek bir durum karşısında erteleme sağlayan bir mekanizma olarak karşımıza çıkar. Başımıza gelebilecek olası kötü şeylerden sıyrılmak için yalana başvururuz.
  • Anlaşılmama Kaygısı: Anlaşılma söz konusu olduğunda karşımıza Empati kavramı çıkmaktadır. Temmuz ayı yazımda da değindiğim gibi empati gerekli duygusal zeka ve olgunluk olmadan kolaylıkla sağlanan ya da kurulduğu sanılan bir olgu olmaktan öteye geçemez. Kişi başkaları tarafından anlaşılmadığı hissine kapılırsa kendini olduğundan farklı göstermek için yalana başvurabilir.
  • Özgüven Eksikliği: Kişinin yaşadığı iç güvensizlikte yalan sebep olur ve temel güveni tekil etmek birilerinden yardım almak ya da artmış güven ihtiyacını doyurmak için türlü şekillerde ilgi çekmek amacıyla yalana başvurur.
  • Kişilik Bozuklukları: Kişide bağımlı, sınırda, narsistik vb. kişilik bozuklukları olduğu durumlarda önüne geçemediği bir şekilde türlü nedenlerle yalan söyler.
  • Sosyal Ortam ve Toplumsal Ahlaki Erozyon: İçinde yaşanılan sosyal ortam ve toplumun ahlaki değerlerinde yaşanan aşınma kişiyi yalan söylemenin kötü bir şey olmadığı inancına sürükleyebilir. “herkes yalan söylüyor ya da bilmem hangi şarkıcıya baksana neler söylemiş gibi” savunmalar bunun en belirgin göstergeleridir.
  • Model Alma: Kişinin yakın çevresinde yalan söyleyen model alabileceği ebeveyn, akraba, öğretmen ya da arkadaşlarının olması durumunda yalan söyleme alışkanlığı kazanması kaçınılmazdır.
  • Suçluluk Duygusu: Kişi yaptıkları ya da yaşadıkları ile ilgili olarak duyduğu suçluluğu bastırmak amaçlı yalan söyler. Burada adı geçen suçluluk bir öz suçluluk duygusudur ve kişi çoğunlukla söylediği yalana kendisini de inandırma eğilimindedir.

 

Mitomani yalan söyleme hastalığı olarak tanımlanmıştır. Hastalık ciddi boyutlarda yalanlar uydurma, bu yalanlara inanma ve çevresindekileri olabildiğince inandırma ile karakterizedir.

Mitomani çoğunlukla hastanın dikkat çekip odak noktası haline gelmek adına yapmaya başladığı yalan söyleme alışkanlığının giderek hiçbir nedene gerek duyulmadan devam etmesi ve dozunun artmasıdır. Hastalık bazen diğer ruhsal hastalıklar ya da kişilik bozuklukları ile beraber geldiğinden ilk bakışta ayırtına varılamayabilir. Mitomaninin en çok eşlik ettiği hastalık histrionik kişilik bozukluğudur. Bu hastaların tek amacı vardır odak noktası olmak. Dikkatleri üzerine çekmek için yoğun bir istek ve arzu duyan kişi bunu başarabilmek adına olayları inanılmayacak derecede büyütmeye, abartmaya, dramatize etmeye başlar. Bunu sağlamak için de mecburen yalan söyler.

Mitomaniye yakalanmış kişi ile yaşamak zordur. Sürekli ve nedensiz üstelik aşikar yalanlarına inanmamanız onu üzüntüye, isyana sevk eder. Zaten uzunca bir süre ona inanır hatta yalanlarına katılırsınız istemeden de olsa. Evlilik hayatları yalan üzerine kuruludur. Çoğu zaman eşlerinin de yalan söylemeye başladığı görülür. Zaten o uyum süreci olmadan bu hastalarla birliktelik imkansız olduğundan yalan söylemeyi öğrenemeyen eş hastayla boşanma aşamasına gelir. Bu tip hastaların yetiştirdiği çocuklarda yalan söyleyerek büyümeye alışabilirler.

Mitomanili hasta yalan söylemenin boyutunu ne kadar arttırabilir? İşte bu noktada sağlıklı bireyin mantığı cidden duruyor. Basit yalanlardan fantastik dünya hayallerine kadar uzanabilen bir yelpazedir bu. Otururken birden bire size dün bayıldım. Yere düştüm çenem kırıldı diyebilir. Oysa dün tüm gün sizin yanınızdadır. 9 aylık gebelik sürecini bitirmiş mitomanili hasta kendisine doğum yaptıran kadın doğum uzmanını erken doğum yaptığına inandırmaya çalışabilir. Başarılı olamayıp inanılmadığını görünce kendisine inanmayan kişilerle ilişkilerini keser.

BİR İNSANIN YALAN SÖYLEYİP SÖYLEMEDİĞİNİ ANLAMAK ÇOK KOLAY. İŞTE GEREK HAREKETLERİYLE GEREK MİMİKLERİYLE BUNU ANLAMANIN YOLLARI:

TUTARSIZLIK

Yaptıkları ile anlattığı arasında tutarsızlık var mı yok mu bakabilirsin.

EN UMMADIĞI SORUYU SOR

Yalan söyleyen bir insanın mutlaka iyi ve sağlam bir hikâyesi vardır. Ve sizin ne sorabileceğinizi bilerek yanıt verirler İnternetteki web yalanlarını yakalamak için yalan söylediğiniz kişiyi iyice izleyin. En umulmadık bir anda hazır olmadıkları bir konuda bir soru yöneltin.

DAVRANIŞLARINI DEĞERLENDİR

Yalanın en önemli göstergelerinden biri davranışlardaki değişiklidir. Genel olarak heyecanlı olan biri sakinse veya sakin biri heyecanlıysa dikkat edin farklı bir şeyler oluyor demektir.

DUYGULARDAKİ SAMİMİYETSİZLİK

Çoğu insan sahte gülümseyemez Zamanlama hatası vardır ve normal gülümsemeden çok daha uzun sürer veya diğer davranışlarla karışır. Bazen kızgın yüzle, gülümseme iç içedir. Dudaklar doğal gülümsemeden daha küçük ve daha cansızdır.

İÇTEN GELEN TEPKİLERE DİKKAT

İnsanlar genellikle yalanlarını geçiştirirken şöyle der; ‘İçten gelen bir tepki veya kadına, erkeğe özgü bir sezgi’ ama bu doğru duyguların sapmasından başka bir şey değildir. İçgüdüler yalanların açıklamasında inandırıcı değildir.

ÇOK KÜÇÜK HAREKETLERİ İZLE

Çok küçük hareketler mimikler ifadelerin ön açıklamasıdır. Genellikle ikinci dakikanın 25. sn civarında bir gizli duyguyu anlatır. Yani bir kişi çok çok mutlu görünüyorsa gerçekte bazı şeyler için üzülüyor olabilir. Gerçek duygusunun anlaşılmasından duyduğu korku bir an için yüzünde belirir. Gizlenen korku, mutsuzluk, kızgınlık, kıskançlık her neyse bir göz kırpması anı kadar kısa sürede yüze yansır. Bunu yakalamak büyük bir hünerdir. Yapılan araştırmalarda hemen hemen katılanların %99′u bu mikro mimikleri işaretleri göremedi fakat bu bir saatten daha kısa zamanda öğrenilebilir Mikro hareketler sebebi söylemez. Sadece gizlenen bir duygu olduğunu gösterir.

İNKÂR ETME

Yalan söyleyen kişinin hareketleri, söyledikleri, ses tonu, mimikleri birbirini tutmaz. İnkârı gösteren bazı davranışlar vardır.

ENDİŞE VEYA TEDİRGİNLİK

Karşınızdaki konuşurken gözlerinize bakamıyorsa ve bu onun her zaman ki hali değilse yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz. Uzağa bakıyor terliyor ve tedirgin endişeli bakıyorlarsa hiçbir şey normal değildir.

GERÇEĞİ GÖRMEMEZLİKTEN GELME

Birisine gerçeği anlatmak yalan söylemekten daha fazla kabul edilir. Herkesin bildiği bir şeyin arkasına sığınarak yalan söylenebilir. Böylece insanların kafası karışır ve söylenilenin doğru olabileceği düşünülür

ÇOK ÇOK FAZLA DETAYCILIK

Eğer birisine ‘Nerede kaldın?’ diye sorduğunuzda karşınızdaki ‘Markete gittim ve yumurta süt şeker almam gerekiyordu ve bir köpeğe çarptığım için çok yavaş gitmek zorunda kaldım’ gibi detaylı olarak bir şeyler anlatıyorsa yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz. Çok fazla detay onları içinde bulundukları durumdan kurtulmak için düşünülen bütünlük içeren bir yalan olabilir.

HAKSIZ YERE SUÇLANDIĞINA SİNİRLENMEZ.

“GERÇEĞİ SÖYLEMEK GEREKİRSE” , “DÜRÜST OLMAK GEREKİRSE” VE “NEDEN YALAN SÖYLEYEYİM Kİ!” GİBİ CÜMLELER KULLANIR.

SORUYU ÖNCEDEN DÜŞÜNMÜŞ VE CEVABI HAZIRLAMIŞTIR.

SORUNUZU TEKRAR ETMENİZİ İSTER YADA SORUYA SORUYLA KARŞILIK VERİR.

KONUŞMASINA, “YANLIŞ ANLAMANI İSTEMEM` AMA” GİBİ BİR CÜMLEYLE BAŞLAR.

İLGİNİZİ DAĞITMAK İÇİN ŞAKA YAPAR YADA DALGA GEÇER.

DAHA AYRINTILI AÇIKLAMA GEREKTİREN KONULARI SIRADAN BİR ŞEYMİŞ GİBİ AKTARIR.

HİKAYESİ O KADAR İNANILMAZDIR Kİ, SIRF BU YÜZDEN İNANIRSINIZ.

YALAN SÖYLEYEN KİŞİ; BEN, BİZ VE BİZİM GİBİ ZAMİRLERİ YA ÇOK AZ KULLANIR YA DA HİÇ KULLANMAZ.

KULLANDIĞI KELİMELER AÇIK VE NET OLMAYABİLİR.

SORULAN SORUYA ORANLA AŞIRI BİR TEPKİ GÖSTERİR.

YALAN SÖYLEYEN KİŞİ, BÜTÜN SORULARINIZA CEVAP VEREBİLİR AMA KENDİSİ SİZE SORU SORMAZ.

YALAN SÖYLEYEN KİŞİ, KONU DEĞİŞTİRİLDİĞİNDE RAHATLAR VE GERGİNLİĞİ AZALIR.

KARŞISINDAKİ KİŞİ ANLATTIĞI HİKAYEYE İNANANA KADAR FAZLADAN BİLGİ VERMEYE DEVAM EDER.

SORULARA ASLA DOĞRUDAN CEVAP VERMEZ, DOLAYLI OLARAK İMA EDER. 

YALAN SÖYLEYEN KİŞİ AYAKTA DURURKEN YA DA OTURURKEN KONUŞMA SIRASINDA SIRTINI DİK TUTMAZ.

KENDİSİNİ İTHAM EDEN İNSANDAN UZAKLAŞMAK İSTEĞİYLE MUHTEMELEN BAKIŞLARINI KAPIYA DOĞRU ÇEVİRİR.

İŞARET PARMAĞINI İKNA ETMEK İSTEDİĞİ KİŞİYE YÖNELTMEZ.KENDİSİNİ İTHAM EDEN KİŞİYLE ARASINA BİR TAKIM NESNELER KOYAR.

BİLİNÇALTINDAN SIZAN GERÇEK DUYGULAR, DÜŞÜNCELER VE NİYETLER DİL SÜRÇMESİ ŞEKLİNDE ORTAYA ÇIKAR.

YALAN SÖYLEYEN YA DA BİR GERÇEĞİ SAKLAYAN KİŞİ, ELLERİNİ VE KOLLARINI   DAHA AZ KULLANIR.

KENDİSİNE SORU SORULDUĞUNDA ELLERİ  SIMSIKI KAPANIYORSA YA DA AVUÇLARI AŞAĞI DÖNÜKSE BU YALANIN YA DA  KANDIRMANIN SİNYALİDİR.

ŞAŞIRMIŞ, KORKMUŞ YA DA MUTLUYMUŞ ROLÜ YAPIYORSA, YÜZÜNDE BELİREN İFADE, AĞIZ BÖLGESİYLE SINIRLI KALACAKTIR.

KONUŞTUĞU İNSANLA YA ÇOK AZ FİZİKSEL TEMAS KURAR YA DA HİÇ KURMAZ.

Karşınızdaki kişi yalan söylerken burnu uzamıyorsa yalanını yakalamak çok kolay olmaz. Ama işiniz kolaylaşacak.

Karşınızdaki kişi yalan söylerken burnu uzamıyorsa yalanını yakalamak çok kolay olmaz. Uzmanlar ise bazen kişinin burnundan değil ama hareketlerinden yalanı yakalayabileceklerini söylüyor.

YALANCILIĞIN SAPTANMASINDA RAHATLIK/RAHATSIZLIK DENKLEMİNİN KRİTİK ROLÜ

Yalan söyleyen ya da suçlu olan insanlar, kendileriyle birlikte yalan. ve/veya suçlarının yarattığı ağır bilinci de taşımak zorunda olduklarından, rahat tavırlar göstermeleri kolay değildir ve gerginlikleri kolaylıkla gözlemlenebilir. Bir başkasının rahatlıkla karşılık vereceği basit sorulara yanıtlar yaratmakla uğraşırken, suçlarını ve yalanlarını sak1aamak durumunda olmaları, üzerlerine bunaltıcı bilişsel bir yük olarak çöker.

Konuştuğumuz insan kendisini ne denli rahat hissederse, herhangi bir rahatsızlık durumunu dışa vurması muhtemel, kritik önemdeki sözel olmayan davranışların saptanması da aynı ölçüde kolaylaşır. Bu nedenle, amacınız her zaman etkileşimin henüz ilk safhalarından itibaren ya da “yakınlık kurmaya” başlamanızla birlikte, mümkün olduğunca rahat bir ortam yaratmak olmalıdır. Karşınızdaki kişi kendisini tehdit altında hissetmediğinde rahatlayacak ve bu da gözlemleyeceğiniz davranışların normal düzeyini anlamanıza (dolayısıyla da inişrı saptamanıza) imkan tanıyacaktır.

YALANI YAKALAMAK KOLAY DEĞİL

Yalanın ortaya çıkarılması için yüzyıllardır farklı yöntemler uygulanıyor. Bu uygulamaların temelinde, yalancı ve dolandırıcıların bedenleri aracılığıyla kendilerini ele verdikleri inancı yatıyor.

Eski çağlarda Çin’de zanlıların ağızlarına bir pirinç tanesi konup çiğnemeleri istenirdi. Yalan söyleyenlerin sinirden ağızlarının kuruduğuna ve bu yüzden de yalancıların ağızlarına yerleştirilen pirincin ıslanmayacağına inanılırdı.

Adli makamlar ve güç sahipleri yalanı sistemli şekilde yakalamak üzere çeşitli mekanizmalar geliştirmiştir. Bunlara örnek olarak kayıt sistemleri ve yalan makineleri sayılabilir. Yine de her zaman yalanı yakalamada başarılı olunduğunu söylemek güçtür. Bazı kişiler karşısındakinin yalan söyleyip söylemediğini anladığına inanırlar. Yalanları belgelemek bazen son derece zordur.

Öncelikle, yeni başlayanlarda korku, öfke ve sinirler, yalan karşısında benzer fiziksel tepkiler oluşturur. Yalnızca yalan sınavından geçmek bile doğrucu kişilerin dürüst değillermiş gibi görünmelerine yol açacak biçimde huzursuz ederken, yalan söylemeyi alışkanlık haline getirenler sakin kalarak makineyi alt edebilirler.

Sorunun bir yönü de yalan makinesinin zorlayıcı yapısından kaynaklanır. Yalan makinesine tutulanların göğüs ve karnına soluk alıp verme hızını ölçen tüpler, bileklerine kalp damar etkinliği kaydeden bir kan basıncı kelepçesi ve parmak üçlarına terleme düzeyini ölçen elektrodlar yerleştirilir. Salt bunlar bile insanda kaygı uyandırmaya ve sonucu olumsuz yönde etkilemeye yeterlidir.

Yeni makine

Oysa, yeni aygıtta yalnızca denekle kameranın varlığından söz edilebilir. Bedene iliştirilen herhangi bir şey yoktur. Isıl kameranın boş bakışlarıyla baş etmek insana bebek oyuncağıymış gibi gelir. Gelgelelim, kamera yüzdeki en ince damarlardan akan kanı izlemekte ve böylece en ufak değişiklikleri saptamaktadır.

Yapılan bir araştırma ortalama bir kişinin söylenen bir yalanı çoğu zaman neredeyse şans eseri  anladığını göstermiştir. İstatistiklere göre ortalama bir kişi karşısındakinin yalanını yüzde 50 oranında yakalayabilmektedir. yüzde 90 doğruluğa yaklaşanlara ise ancak 1/10.000 oranlarında rastlanır. Yalanların nasıl yakalanacağına dair etrafta dolaşan binlerce söylenti bu durumun bir sebebi olabilir.

Bugüne dek geliştirilen hiç bir yalan makinesinin, gerçek yaşamda tam anlamıyla güvenilir sonuçlar vermiyor; araştırmacılar, olası tek güvenilir teknolojinin fonksiyonel manyetik titreşimli görüntüleme (fMRI) yöntemi olduğu konusunda hemfikir.

Geçtiğimiz yıl yapılan bir fMRI araştırması, insanların yalan söylerken, beyinlerinin farklı bölümlerinden yararlandıklarını, oysa doğruyu söylediklerinde çok daha az sayıda bölümün devreye girdiğini ortaya koydu.

Taramalar, ayrıca, insanların hile yaptıklarında da beyinlerinin daha çok bölümünün devinime geçtiğini gösteriyor. En kuşkucular bile fMRI’nın en ümit verici yöntem olduğu görüşüne katılıyor.

 

 

YALAN HAKKINDA YANLIŞ BİLGİ

Aldert Vrij ve meslektaşları polis sorgusundan geçen kişilerin konuşmalarını kullanarak yürüttükleri çalışmada, hangi sözsüz ifadelerin yalana işaret ettiğini hangilerinin ise kişinin yalan söylediğinin bir işareti olmadığını araştırdılar.  (Vrij, 2006)

Araştırma sonuçları yalan söyleyen kişilerin sözsüz ifadeleri ve bedensel işaretleri hakkında ortalıkta dolaşan şu gibi söylentilerin ve yanlış algılamaların geçersizliği anlaşılmıştır:

  1. Aslında insanlar yalan söylerken genellikle kımıldanmazlar ve etraflarına bakınmazlar.  Bazı polis güçlerinin somut olarak bunun yanlış olduğunu bilmelerine  rağmen ısrarla buna göre davranmaya devam ettikleri görülmektedir.
  2. Kişinin daha az ya da sık göz kırpması, konuşma sırasında  daha fazla duraklaması, ses gerginliği, göz bebeği büyümesi, çenenin oynaması ve  gerginlik  birinin yalan söylediği anlamına gelmez.
  3. Güvenilen ve yalan söylemeleri beklenmeyen yakın arkadaşların veya eşlerin yalanlarını tespit etmek zordur.

Bu yanlış bilgi ve düşüncelerin ortalıkta dolaşmasının sebebi içinde yaşadığımız kültürdür. Çoğu zaman kendimizin bile yalan söylerken bu davranışları gösterdiğimizi düşünürüz – aslında yapmazken.

Yalan yakalama konusunda uzman olduğunuzu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Deneyimli ve becerikli bir yalancı sizi kolayca kandırabilir.

Kaldı ki yalan söyleyen insanın bakışlarını sürekli kaçırdığı, endişeli davranışlar sergilediği yolundaki klişelerin işe yaramadığı artık anlaşılmış bulunuyor. Bilim insanlarına göre yalanı anlamının tek yolu yalancıyı ters köşeye yatıracak sorular sormak. Ancak bu da geliştirilmesi gereken bir yetenek.

Birisinin size yalan söylediğini nasıl anlarsınız? Bu, yalanı yakalama konusunda eğitim almış emniyet görevlileri ve yasa uygulayıcıları gibi profesyoneller için bile çok zor. Yaygın görüşün aksine yalancılar yüz ifadeleri veya vücut dilleriyle kendilerini kolayca ele vermezler. Deneyimli ve becerikli bir yalancı, bu silahlarla karşısındakini doğruları söylediğine kolayca ikna edebilir. Peki, yalan yakalama becerimizi geliştirebilmek mümkün mü?

Sokakta rastgele bir kadın veya erkeği çevirip, yalan söyleyeni nasıl anlayacaklarını sorun. Büyük bir olasılıkla size yalan söyleyen kişinin doğrudan gözünüzün içine bakamadığını söyleyecektir. 2006 yılında yapılan geniş kapsamlı bir araştırmanın sonucunda, bunun en popüler yanıt olduğu, 50 ülkede çoğunluğun bu yanıtı verdiği ortaya çıktı. Ne var ki bu doğru değil. Birisi ile konuşurken yalancıların da, doğruyu söyleyenlerin de bakışlarını aynı oranda kaçırdıkları tespit edildi. Yalancılarla ilgili diğer bir yanılgı da, yalancıların yerli yersiz kaşındıkları, konuşurken duraksadıkları, tereddüt geçirdikleri, ağırlıklarını bir yandan diğer yana geçirdikleri gibi huzursuzluklarını belli eden hareketler yaptıkları yönündeki klişeler.


ÖNEMSİZ YALANLAR MESELE DEĞİL

İngiltere’deki Portsmouth Üniversitesi’nden psikolog Aldert Vrij, “İnsanlar tipik olarak kendilerinin kötü bir yalancı, ancak iyi bir yalan dedektörü olduğuna inanır. Oysa gerçek bunun tam tersidir” diyor.

Pek çoğumuz yalan söylendiğini bilsek de fazla dert etmeyiz; çünkü yalanların çoğu önemsizdir. Bunlar, duymaktan hoşlandığımız komplimanlar ve mazeretlerdir. Ancak bazen yalanlar hayatımızı altüst edecek boyutta sıkıntılara sokabilir. Eşim beni aldatıyor olmasın? Patronum yoksa benden kurtulmak mı istiyor? Çocuğumun babası gerçekten ben miyim? gibi kritik sorulara verilen yanıtlar hayatımızda köklü değişiklikler yaratabilir. Öyle ki bazı durumlarda yasa uygulayıcılar ve emniyet güçleri için yalanı tespit etmek ölüm-kalım meselesi haline gelebilir. İşin kötüsü, bu profesyoneller de yalan yakalama konusunda bizden daha iyi değildirler.

Son yıllarda çok sayıda psikolojik araştırma “Niçin bu kadar kolay kandırılıyoruz” sorusuna yanıt arıyor. Vrij, İsveç’teki Gothenburg Üniversitesi’nden psikolog Par Anders Granhag ve Kanada’daki British Columbia Üniversitesi’nden Stephen Porter ile birlikte, kendilerinden önce yapılan çalışmalardan elde edilen tüm sonuçları birleştirdi (Psychological Science in Public Interest vol 11, p 89). Bu tümleşik makale, insanların yalan yakalama konusunda ne kadar beceriksiz olduğunu göstermekten çok, yalanı ortaya çıkartma konusunda herkesin kendisini geliştirebileceği konusuna odaklanıyor. Porter, profesyonel sorgucuların algı yeteneklerini hafife almamak gerektiğini, ancak sıradan insanların bazı ipuçlarını öğrenmesinde yarar olduğunu söylüyor.

EN SIK YAPTIĞIMIZ HATALAR

Psikologlar, birisinin yalan söyleyip söylemediğini anlamak için insanların en sık tekrarladığı hatalarla işe başlıyor. Sorunun temelinde, yalancıların yüz ifadeleri ve vücut dilleriyle kendilerini ele verdiklerin yönündeki yaygın inanç yatıyor. Oysa Santa Barbara’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden Bella DePaulo ve ekibi, aldatılmanın ipuçlarını ortaya çıkartmak için 100 kadar araştırmanın sonuçlarını bir araya getirdiği zaman, dişe dokunur bir tek ipucu bile bulamamış (psychological Bulletin, vol 129, p 74). “İnsanlar yalan söylediği zaman her zaman aynı davranışı sergilemiyor; aynı şey doğruyu söyleyenler için de geçerli” diye konuşan DePaulo, “Dolayısıyla sözel olmayan ipuçları –bakışları kaçırmak, huzursuz hareketler yapmak gibi- bizi yanlış sonuçlara sürükleyebilir” diyor.

Aynı zamanda yalancıların gerçek duygularını “mikro-ifade”lerle dışarı sızdırdığı iddiası da doğru değil. Amerikalı psikolog Paul Ekman tarafından 1980’li yılların ortalarında psikoloji jargonuna kazandırılan mikro-ifade terimi, tüm yüzü kaplayan ve 0.04 ve 0.2 saniyelik bir süre içinde baskılanan duygusal ifadeleri tanımlar. Porter, yalancıların bu ifadeleri sergilemediğini söylemiyor, tam tersi bu ifadelerin çok belirsiz olduğunu, gözden kaçabileceğine dikkat çekiyor.

Porter’e göre burada önemli nokta neyin peşinde olduğunuzu iyi bilmeniz ve bunu bulduğunuzda da çok fazla anlam yüklememeniz.

Günlük yaşamda ne yazık ki sözel olmayan bilgilere, sözel olanlardan daha fazla anlam yüklüyoruz ve bu ikisi uyuşmadığı zaman sözel olmayanın geçerliliğine inanıyoruz (Journal of Applied Psychology, vol 89, p 137). Porter ve Vrij’in ekibine göre, sözel ve sözel olmayan ipuçlarına eşit anlam yüklediği zaman yalanı yakalamak kolaylaşır.

YANLIŞ ODAKLANMA

Yüz ifadesi ve vücut diline odaklanmanın yarattığı en önemli sorun, sorgulama sırasında yalnızca yalancıların sinirli davranışlar sergilediği yolundaki inanıştır. Aslında doğruyu söyleyenler de yalancılar kadar tedirgin olabilirler. Yalnızca sorgulanmak bile, yalan söyleyip söylemediğine bakılmaksızın, insanı tedirgin etmeye yetebilir. Dolayısıyla, eğer mümkünse, yapılması gereken, zanlının davranışlarını, suçsuz olduğunu bildiğiniz benzer koşullar altındaki daha önceki davranışlarıyla karşılaştırmaktır. Başka bir deyişle, zanlıyı yargılamak için masumiyetine kesinlikle inandığınız bir başlangıç noktasının belirlenmesi gerekir.

Sorun yalancıyı tespit etmenin bir “kedi-fare oyunu” olmasından kaynaklanıyor. Bu oyunda yalancı daima bir adım ilerdedir. Bir insan her yalan söyleyişinde kendini biraz daha geliştirir; her yalanda karşısındakinden aldığı tepkilere göre hatalarını düzeltir ve sonuçta bu konuda ustalaşır. Oysa karşısındaki insan hiçbir zaman aldatılıp aldatılmadığı konusunda emin olamaz. Dolayısıyla hatalarından ders alma şansını yakalayamaz.

YENİ BİR STRATEJİ

Vrji ve meslektaşları, tamamen yeni bir strateji ile yalan yakalama yeteneğimizi büyük ölçüde geliştirebileceğimizi öne sürüyor. Bunun için de yalnızca vücut dilini ikinci plana atmak yeterli olmayabilir.

Son on yılda bilim insanları, yalancıların, hareketlerinden dolayı değil, düşüncelerinden dolayı daha fazla “göze battığını” fark etmiş bulunuyor. Yalan söylemek bilişsel olarak doğruyu söylemekten daha fazla çaba ister. Dolayısıyla bu alternatif strateji, yalancılar ve doğrucular arasındaki bilişsel farklılığı arttırmayı hedefler. “Yalancıyı, doğru söyleyenden daha fazla sinirlendirecek soruları sormak neredeyse olanaksızdır” diye konuşan Vrij, “Bu durumda yalancıya yanıtlamakta zorlanacağı soruları sormak gerekir” diyor.

KURNAZCA SORULARLA GERÇEĞE ULAŞMANIN YOLLARI

Bunun bir yolu zanlıdan öykülerini tersten anlatmalarını istemektir. Bu, gerçek bir öykü yerine kafasında geliştirdiği sanal bir öyküyü anlatan yalancı için çok zordur. Bir diğeri de söz konusu olayın geçtiği ortamı en ince ayrıntılarına kadar çizmelerini istemektir. Yalancılar bunda da zorlanır, çünkü kurgulanmış bir ortamı görsel ayrıntılarıyla düşünmek akıllarına gelmemiştir. Veya zamanlamaya ilişkin ayrıntılarla da yalancıyı şaşırtabilirsiniz. Bir diğer kurnazlık da, sanal olayın tam kronolojisini öğrenmeye çalışmaktır.

Vrij’in ekibinin deneylerinde kullandığı bir diğer yöntem de zanlının gerçek görüşlerini su yüzüne çıkartmaktır. Önce zanlıyı onaylayan yönde sorular sorulur, daha sonra şeytanın avukatı rolüne soyunarak, onaylamadığınızı gösterir imalarda bulunulur. Bu gibi durumlarda zanlı, kurguladığı görüşlerinden çok, gerçek görüşlerini destekleyen tartışmalara yer verir (Acta Psychologica, vol 134, p 323).

Bir diğer kurnazca taktik de bakışları kaçırma klişesini kullanmaktır. Yalancılar aşırıya kaçacak kadar bakışlarını kaçırmasalar da, geçmişte olan olayları hatırlamaya çalışan insanlar zaman zaman bakışlarını kaçırır, çünkü göz göze gelmek dikkati dağıtır. Zanlıdan göz teması kurmasını istediğiniz zaman, üzerindeki bilişsel yük artar. Yalan söyleyen bir kişide bu yük zaten fazla olduğu için kendilerini ele verme olasılığı artar. Vrij ve grubunun geçer yıl yayımladığı bir çalışmada, göz teması kurması istenilen yalancıların, doğruyu söyleyenlere oranla sözel ve sözel olamayan türden bol miktarda ipucu verdiği görülmüş.

Bir başka yöntem de kanıtları strateji oluşturmakta kullanmaktır. Kısaca SUE (Strategic Use of Evidence) denen bu stratejinin dayanağı, yalancıların doğruyu söyleyenlerden farklı bilgilere sahip olmalarıdır. Polisteki sorgucular, halihazırda bu yöntemden yararlanıyorlar. İsveç’te 2009 yılındaki bir cinayet vakasında bunun ne denli yararlı olduğu kanıtlandı. Gothenburg’da Nancy Tavsan adındaki genç bir kadının cinayete kurban gitmesinin ardından polis, takma adı Skuggan olan bir zanlıyı yakaladı. Zanlının cinayet gecesi nerede olduğuna ilişkin kısıtlı oranda bilgileri olmasına karşın, zanlının cinayet silahı ile bağlantısı (cam bir şişe) bulunamıyordu. Polis, zanlı hakkında elindeki bilgiyi hemen açık etmek yerine, zanlının sorgulama sırasında gerçek dışı öyküsünü anlatmasına izin verdi ve daha sonra kanıtlarla yüzleştirdi.

Skuggan, zaman içinde polisin tahmininden daha fazla bilgiye sahip olduğunu fark etti. Sıra cinayet silahına gelince polisin bilmediği ayrıntıları anlatmaya başladı. Oysa bu bilgileri masum birinin bilmesi olanaksızdı.

SUE, zanlının sorgulanması sırasında sorgucunun bildiklerini hemen açığa çıkartma içgüdüsüne karşı geliştirilmiş bir stratejidir. Hepimizin yararlanabileceği bu strateji Michigan State Üniversitesi’nden Tim Levine tarafından bir adım daha ileriye taşındı. Levine bu stratejiyi şöyle açıklıyor: “Yalan uzmanlarını uzman yapan, sözel olmayan davranışları yorumlama becerisi değil, doğru soruyu sorma becerisidir.”

DUYGUSAL İPUÇLARI DA ÖNEMSENMELİ

Diğer psikologlar duygusal ve sözel olmayan ipuçlarının önemsenmemesine karşılar. Ekman, psikolojik deneylerde gönüllülerin yalnızca rol yaptıklarını, gerçek yaşamda büyük bir cezaya çarptırılmamaya çalışan bir insanın motivasyonlarını kesinlikle algılayamayacaklarına dikkat çekiyor. “Ciddi bir cezaya çarptırılma tehdidi, yalancının üzerindeki duygusal ve bilişsel yükü belirler” diye konuşan Ekman, “Denekler bu yükü hissedemedikleri için davranışlar üzerindeki kritik ipuçları yok olur” diyor.

Porter bu arada sözcük seçimine de dikkat çekiyor. Yalancıları ele veren en önemli ifadelerin başında “eğer” gibi kesinlik içermeyen sözcükler geliyor. Oysa doğruyu söyleyen insanlar daha somut ifadeleri tercih ediyor. Yalancılar, ayrıca yüzlerinin üst kısımlarında kısa bir şaşkınlık ifadesi sergiler. Bu, üzüntülü görünmek isteyip de başaramayan insanların yüz ifadesidir. “Eskiden yalancılar daha avantajlı bir konumdaydı” diye konuşan Porter, “Şimdi psikolojideki gelişmelerden yararlanan yalan uzmanları daha üstün konumda” diyor.


Yalanı ortaya çıkartmak için zanlıyı sorgularken şu taktiklere başvurulur:

  • Olayı tersten anlattırmak
  • Olayın geçtiği mekânı ayrıntılarıyla tanımlatmak
  • Olayın kronolojisini tam olarak öğrenmeye çalışmak
  • Göz teması kurmaya zorlamak
  • Elde edilen bilgileri saklı tutarak, aynı bilgileri zanlının ağzından öğrenmek

YALAN ÇEŞİTLERİ

Beyaz Yalanlar 

Karşımızdaki insanlarla ilişkilerimizi iyi tutmak için tasarlamadan o anda söylediğimiz yalanlardır.Örneğin; “Merhaba, bugün nasılsın?” sorusuna “İyiyim, sen nasılsın?” diye cevap vermek. (Oysa başımız çok ağrıyor ve karşımızdakinin nasıl olduğunu hiç merak etmiyor olabiliriz.

Kırıcı Yalanlar

Karşımızdaki kişiyi üzmek, kırmak ve kendimize avantaj sağlamak için söylediğimiz yalanlardır. Örneğin; “Öyle kaba bir bir adamdı ki bana bir yemek bile ısmarlamadı.” (Bir kadın tarafından kendisiyle bir kere çıktıktan sonra bir daha aramayan erkeğin arkasından söylenmiştir.)

Sosyal Yalanlar 

En yaygın olan yalan çeşididir. Sosyal ilişkilerimizde bazı durumlardan kurtulmak adına başvurduğumuz yalanlardır. Örneğin; Bir yere gideceğimiz zaman gitmek istemiyorsak hastayım deriz.

Hayali Yalanlar

Çocukların gerçeği iyi değerlendiremedikleri için başvurdukları yalanlardır. Örneğin; Çocuğun masal dünyasındaki prens ya da prenses gibi kahramanlarla konuştuğunu ifade etmesi bu yalan türüne örnektir.

Dikkat Çekmek İçin Söylenen Yalanlar

Çocukların çevrelerindeki insanların ilgisini ve dikkatlerini kendi üzerlerinde tutmak için başvurulan tekniklerdir. Örneğin; “Tatilde Antalya’ya gittik” ya da “Annem beni hayvanat bahçesine götürdü” diye aslında gitmediği halde gitmiş gibi anlatıp senaryolaştırmasıdır.

Yüceltilmiş Yalanlar 

Başkalarının hayranlığını kazanmak için söylenen yalanlardır. Örneğin; Çocuklar bir özlemini dile getirmek için yalan söyler. Babasız bir çocuğun babam var demesi gibi.

İntikam Yalanları 

Karşımızdaki insanlardan intikam almak amacıyla başvurduğumuz yalanlardır. Burada amaç karşımızdaki kişileri çileden çıkarmaktır. Örneğin;İnternet kafeye gitmesine izin vermediğiniz çocuğunuz gelip bugün internet kafeye gittim diyebilir.

Patolojik Yalanlar 

Doğruyu söylemek kişi için daha avantajlı olsa da kişi yalan söyler. Söyleyen kişinin gelişimine ve yaşamına zarar veren, kişiyi zor duruma sokan yalanlardır.Genel olarak okuldan kaçma, evden kaçma ve hırsızlık ile ilgili oldukları görülebilir. Tedavisi yapılmazsa hayat boyu sürebilir.

Savunma Yalanları

Kendimizi ve yeri geldiğinde diğer insanları korumak, saldırı ve cezaya karşı önlem almak, kendi benlik saygımızı kaybetmemek için söylediğimiz yalanlardır. Örneğin; “Ne oldu anlayamadım bilgisayar birden bire tuhaf sesler çıkarmaya başladı.” (Kazara bilgisayardan çok önemli dosyaları silen sekreter tarafından patrona söylenilmiştir.)

Travma Sonrası Yalanları

Travma sonrası stresle başa çıkmak için söylenen yalanlardır. Örneğin; 17 Ağustos depreminden sonra evlerini kaybeden küçük çocukların sanki evleri  hatta çok güzel evleri varmış gibi anlatmaları.

İnsanların birbirlerine söyledikleri yalanları dört grupta değerlendirmek mümkündür.

  • Birinci grupta kişinin söylediği yalanın, karşısındaki tarafından bilindiği fakat karşı çıkılmadığı ortak-yalanlar vardır.

Kendisine yapılan akşam yemeği önerisinden hoşnut kalmayan hanım, daveti yapan kişiye “işim var” veya “başkasına sözüm var” der. Bunu söylerken karşısındakinin söylediği yalanı anladığını bilir.

  • İkinci grupta yer alan yalanlar, doğrusu ortaya konamayacağı için karşı çıkılmayan yalanlardır.

Buna örnek eşi kendisini terk eden birinin bir düğünde mutlu bir görüntü sergilemesidir. Bu kişi beraberliğini bitirmekten ötürü çok mutlu olduğunu ifade eder ve dinleyenler bunun doğru olmadığını bilirler. Ancak buna kimse karşı çıkamaz. Bu kişi gece boyunca izlenecek olursa, söyledikleriyle iç dünyası arasındaki çelişkiyi ortaya koyacak birçok açık verebilir. Ancak bu yalanın ortaya çıkması kimseye yarar sağlamayacağı için, kimse konunun üzerine gitmez.

  • Üçüncü grupta profesyonel yalancıların söyledikleri yalanlar bulunur. Burada “profesyonel yalancı” tanımı “mesleği gereği yalan söylemek zorunda olan” anlamında kullanılmaktadır.

Diplomatlar, politikacılar, avukatlar, reklamcılar, halkla ilişkiler şirketlerinin temsilcileri, falcılar, sihirbazlar, eski eşya satıcıları (antikacılar) için yalan bir hayat biçimidir.  Bu kimseler, karşılarındaki kişilere konuyla ilgili olarak sadece onların hoşlarına gidecek olanları söylemekte çok ustadırlar.

  • Dördüncü grupta ise, işi yalan söylemek olmayan sıradan insanların söyledikleri ve kendilerine yarar sağlayan küçük veya büyük yalanlar gelir.

Bunlar fark edildiği zaman “yalan” diye adlandırılan adi yalanlardır. “İnsan ağzıyla yalan söyleyebilir ancak bedeniyle asla”. Bu sebeple söylediğinde dürüst olmayan birinin, davranışlarıyla sözlerinin doğru olmadığı konusunda bazı ipuçlarıyla kendisini ele vermesi kaçınılmazdır.

 

USTA YALANCILAR

1- Usta yalancının davranışları manüpilatiftir (yönlendirme amaçlıdır). Faydanız için çırpındığını sanırsınız ama hassas bir biçimde sizi kendi menfaatine yönlendirir.

2- Çok rahattır. Hiçbir şeyden korkmaz ve endişe duymaz, devamlı dolap çevirir ve planlarını çok akıllıca kurgulayıp uygular.

3- Konuşurken sizi etkisi altına almaya çalışır. Bunu yaparken son derece rahattır ve özgüveni tamdır.

4- Mükemmel rol yapar ve rolünü kusursuz oynar, muhatabın kendi yalanlarına kandığını gördükçe cesareti artar.

5- İfade yeteneği çok gelişmiştir; muhatapta iyi izlenim bırakır, böylece dikkatleri farkı yöne çekip, gözüne kestirdiğini tuzağa düşürür.

6- Fiziksel olarak çekicidir. Haklı veya haksız olsun; güzel ve yakışıklı insanların, çirkin ve itici tiplerden daha dürüst olduğuna inanılır.

7- Doğal bir performans sanatçısıdır; ani değişikliklere çok kolay uyum sağlar, bunu yaparken de tüm yalan maharetlerini sergiler.

8- Yalan konusunda tecrübelidir. Bu alışkanlığı sebebiyle korku ve ve suçluluk gibi duygularını örtbas etmede ustadır. Hâlbuki tecrübesiz biri, bu duygularını davranışlarına yansıttığı için kendisini ele verir.

9- Özgüveni tamdır. Bu sebeple kendisini bu mücadeleyi yarı yarıya kazanmış sayar.

10- Duygusal kamuflaj kullanır. Gerçek duygularını maskeler ve bunların tam tersi izlenim uyandırır.

11- İyi hatiptir; etkili konuşma yeteneğine sahip olduğundan, kelimelerle oynayarak muhatabın kafasını karıştırır. Sorulara verdiği cevapların soruyla ilgisi olmadığından, muhatap ne sorduğunu bile hatırlamaz.

12- Hazırlıklıdır. Her soruya vereceği cevabı hazır olduğundan tereddüte yer bırakmaz. Çünkü insanlar hızlı cevabın doğru olduğuna inanır. Doğrulanması imkânsız cevaplardaysa bilgiyi gizlemeyi, (“Gerçekten hatırlamıyorum”, “Şu anda aklıma gelmiyor”) bazen o anda uydurulmuş bir yalana tercih eder, çünkü onaylama ihtiyacı ortadan kalkar.

13- Bilgiyi tutumlu kullanır; soruları cevaplarken, asgari bilgi verir. Böylece ayrıntılarla ilgili soru sorulmasını engellemiş olur.

14- Beklenmedik bir soru veya durumla karşılaşırsa afallamamak için, her şarta uyabilecek orijinal ve ilginç düşünceleri hazırda tutar.

15- Hızlı düşünme yeteneğine sahiptir. Duraksamalar ve “Hımmm…” veya “ııııııııı…” gibi dolgular muhatapta kandırılıyormuş şüphesi doğurduğu için son derece hızlı düşünür ve tek ayağı üzerinde yalan kıvırmakta ustadır.

16- Zekidir; söylediği yalanın meydana getirdiği içinden çıkılması zor durumlardan yara almadan kurtulur.

17- Hafızası güçlüdür ki bu sayede ayrıntılar konusunda kolay kolay hata yapmaz.

18- Doğrudan çok fazla uzaklaşmamaya dikkat eder; çünkü “doğruyu büken” yalanlar “180 derecelik” yalanlardan daha inandırıcıdır ve daha az zihnî çaba gerektirir.

19- Şüpheyi okuma becerisi gelişmiştir. Muhatapta ortaya çıkan en ufak bir şüphe belirtisini bile sezip, anında gerekli ayarlamaları yapma kabiliyetine sahiptir./ Prof. Aldert VRİJ

İYİ BİR YALANCI OLMAK İÇİN GEREKEN 18 ÖZELLİK

Yalan söylemeyi bir beceri olarak nitelendirmek, bazıları için ahlaksızlığa prim vermek olarak algılansa da, iyi bir yalancı gizliden gizliye hayranlık uyandırır. İşte size iyi bir yalancı olabilmeniz için dikkat etmeniz veya üzerinde epey antrenman yapmanız gereken 18 özellikli bir çalışma programı (!) veya iyi bir yalancıyı tanıyabilmeniz için sahip olduğu 18 özellik!

Davranışları manipülatiftir (yönlendirme yeteneğine sahiptirler): Makyavelciler pragmatik yalancılar olup, hiçbir şeyden korkmazlar ve endişe duymazlar. Bunların sürekli dolap çevirdiklerini ve planlarını çok akıllıca kurguladıklarını belirten Vrij şöyle konuşuyor:

“Konuşurken sizi etkileri altına almaya çalışırlar. Ancak bunu yaparken son derece rahattırlar ve özgüvenleri tamdır.”

Rol yaparlar: İyi aktörler iyi yalan söyler; izleyicilerin yalanlarına kandığını görünce özgüvenleri artar.

İfade yetenekleri çok gelişmiştir: İnsanlar üzerinde iyi izlenim bırakırlar. Böylece dikkatleri farklı yöne çekerek insanların düşüncelerine tecavüz ederler.

Fiziksel olarak çekicidirler: Haklı veya haksız, güzel ve yakışıklı insanların, çirkin ve itici tiplerden daha dürüst olduğuna inanılır.

Doğal performans sanatçılarıdır: Bu insanlar ani değişikliklere çok kolay uyum sağlarlar ve bunun yaparken de çevrelerini kolayca kandırırlar.

Yalan konusunda deneyimlidirler: Daha önce yalan söylemeye alışık olan insanlar korku ve suçluluk gibi duygularını örtbas etmekte ustadırlar. Oysa deneyimsiz bir insan bu duyguları davranışlarına yansıttığı için kendisini ele verir.

Özgüvenleri tamdır: Her şeyde olduğu gibi kendinize güvendiğiniz zaman mücadeleyi yarı yarıya kazanmış sayılırsınız. İnsanları kandırma konusunda yeteneklerinize güvenmeniz şarttır.

Duygusal kamuflaj: Yalancılar gerçek duygularını maskelemekte ve bunların tam tersi bir izlenim uyandırmakta ustadırlar.

İyi hatiptirler: Etkili konuşma yeteneğine sahip olan yalancılar, sözcüklerle oynayarak dinleyicilerin kafasını karıştırırlar. Sorulara verdikleri yanıtların, soru ile ilgisi olmadığı için dinleyici ne sorduğunu bile hatırlayamaz.

Hazırlıklıdırlar: Her soruya hazır bir yanıtları olduğu için tereddüde yer bırakmazlar. İnsanlar hızlı yanıtların doğru olduğuna inanır.

Doğrulanması mümkün olmayan yanıtlar: Bilgiyi gizlemek (“Gerçekten hatırlamıyorum”, “ Şu anda aklıma gelmiyor” vb..) bazen o anda uydurulmuş bir yalana tercih edilebilir, çünkü onaylama gereksinimi ortadan kalkar.

Bilgiyi tutumlu kullanırlar: Yalancılar, kendilerine sorulan soruları yanıtlarken minimum bilgi verirler. Böylece ayrıntılarla ilgili soru sorulmasını engellemiş olurlar.

Acil durumlar için ilginç ve orijinal düşünceler: Kılı kırk yaran bir yalancı bile beklenmedik bir soru veya durumla karşılaşırsa afallayabilir. Bu gibi durumlarda cebinizde her koşula uyabilecek orijinal ve ilginç düşünceleriniz bulunmalı.

Hızlı düşünme yeteneği: Duraksamalar ve “hımmm”, “ıııı” gibi dolgular, dinleyicilerde kandırılıyormuş kuşkusunu doğurur. Dolayısıyla hızlı düşünen ve tek ayağı üzerinde yalan kıvırabilen yalancılar makbuldür.

Zekâ önemlidir: Zekâ yalancının üzerine binen “bilişsel yükü” kaldırmasında çok büyük kolaylık sağlar. Yalan söyleyen bir kişi, söylediği yalanın yarattığı içinden çıkılması zor durumlardan zekâsı ile yara almadan kurtulur.

İyi bir bellek şarttır: Sorgucunun kulakları tutarsızlara çok açıktır. İyi bir bellek, yalancının ayrıntılar konusunda hata yapmamasını sağlar.

Doğrudan çok fazla uzaklaşmamak yararlıdır: “Doğruyu büken” yalanlar, 180 derecelik yalanlardan genellikle daha inandırıcıdır ve daha az bilişsel çaba gerektirir.

Kuşkuyu okuma becerisi: İyi bir yalancı, dinleyicilerde ortaya çıkan en ufak bir kuşku belirtisini bile sezebilme ve anında gerekli ayarları yapma becerisine sahip olmalıdır.

YALANI YAKALAMANIN 5 YOLU

Yapılan psikolojik araştırmalar yalan konusunda sahip olunan bilgilerin yanlış olduğunu gösterirken bize yalanları tespit etmek hakkında  yeni ipuçları da vermektedir. Yalan tespiti çok keskin algılama gerektiren anlaşılması güç bir sanattır. Aşağıda sıralanan etkinliği kanıtlanmış 5 faktör size nereden başlayacağınızı gösterebilir.

1-Bireysel Farklılıklar: Bazı insanların doğal davranışları güven verirken, bazılarınınki  güvenilir görünmez. Bu size birinin yalan söylediğini göstermez. Örneğin içe kapanık veya anti-sosyal insanlar yalan söylemedikleri halde  yalan söylüyorlar gibi görünmeye eğilimlidirler. Bu durumda kişilerin yalan söyleyip söylemediğini ayırt etmenin yolu bazı kıyaslamalar yapmaktır. Söylenen doğru ifadelerle karşılaştırıldıklarında yanlışları aydınlatmak mümkündür.

2-Mikro-İfadeler: Yalanları yakalama konusunda usta kişiler çoğu kez küçük yüz ifadelerinden yalanları anlayabilirler. Sorun bu ifadelerin çok küçük olmasından dolayı çok zor tespit edilmesidir.

3- Ses Önemli Bir işaret Olabilir: Yalanların yalnızca ses tonundan kolaylıkla tespit edilebildiğine dair kanıtlar vardır. Ancak ses tonu yanıltıcı olabilir. Kişinin sesini kontrol etmesi kolaydır ancak gözlerini kontrol etmesi bu kadar kolay değildir.

4-Önsezilerinize Güvenin: Bazı insanlar önsezileriyle yalanları yakalamakta iyi olabilirler. İmalı veya büyük ölçüde bilinçaltı süreçler bilinçle ve net olarak ifade edilen düşüncelerden daha çok doğruluk payına sahiptir.

5-Yalan Söylemek Zor Bir İştir: Yalan söylemek, kişiyi zorlu bilişsel süreçlere  sokabilir. Şüpheli kişiyi baskılamak yoluyla yalanını tespit etmek  mümkündür.

Sözsüz ifadeler ve yalan söyleme arasındaki ilişkiye odaklanan bu araştırma yalanı yakalama konusunda yanlış bilgiler ve inançlar olduğunu göstermiştir. Yalan tespiti zor bir iştir. Bilimsel olarak kanıtlanmış bu 5 etken size nereden başlayacağınızı gösterebilir.

EN ÇOK SÖYLENEN TATLI YALANLAR

* Yarın tamam.

* Öğle tatili yapmıyoruz..

* Yüzünü gören cennetlik.

* Telefon numaran silinmiş, eski telefonda kayıtlıymış.

* Şimdi ben de seni arayacaktım.

* İsterseniz parasını verelim.

* Telefon şehirler arasına kapalı.

* Burada torpil geçmez.

* Girilmez levhasını görmedim.

* Yemeğe kalın.

* Çok üzüldüm ya.

* Her bedene uyar.

* Davetliydik ama gitmedik.

* Bu saatten sonra çağırsa da gitmem.

* Bu kızı kimler istedi.

* Bu kızı ne avukatlar mühendisler istedi de vermedik.

* Herkese eşit zam yapıldı.

* Hatırası var.

* Her şeyin en iyisine layıksın.

* Ben zaten böyle olacağını biliyordum.

* Emrin olur.

* Arkasından değil, burada olsun yüzüne de söylerim.

* Bir kereden bir şey çıkmaz.

* Bilsem söylemez miyim?

* Ayıp ettin valla kimseye söylemem

* Kolay gelsin herkese,

* Aradım valla yoktun…

ERKEĞİN ALDATTIĞINI ANLAMANIN 10 YOLU

Yazar Charlotte Ward’ın kaleme aldığı “It’s Not Me, It’s You” (Ben Değil, Sen) kitabında erkeklerin aldatırken takındıkları tutumlar anlatılıyor.

Aldattığını gösteren 10 işaret

  1. Erkeğin kadınlara kaçamak bakışlar atması. Kimi zaman bu çok anlam taşımayabilir, erkek öylesine de karşı tarafa bakabilir, ama bakışları ayırt etmekte fayda var.
  2. Twitter ve Facebook gibi internet üzeri sosyalleşme siteleri, insanların partnerlerini aldatmasını körüklüyor. Teknoloji ne kadar ilerlerse aldatmalar da o kadar ileri bir boyut ve sıklık kazanıyor. Cep telefonu da bunlardan biri. Partneriniz cep telefonsuz bir yere gidemiyorsa, emin olun bunda bir sorun var demektir.
  3. Telefonlara cevap vermemesi, nerede olduğu sorusunu belirsiz yanıtlarla geçiştirmesi. Şüphe tohumlarınız zaten çoktan atıldı, değil mi?
  4. Dış görünüşüne aşırı özen göstermesi. Bir anda metroseksüel bir erkek arkadaş mı oldu. Bunda bir iş var demektir!
  5. Burnunu kaşımak ve gözün içine bakamamak gibi bazı yalan sinyalleri vermesi.
  6. Çarşaf değiştirmek gibi yeni huylar edinmesi. Sakın temiz olmak gibi bir rol üstlendiğini sanmayın.
  7. Suçluluk duygusunun etkisiyle, gerçekte birlikte olunan esas sevgilinin üzerine düşme.
  8. En ufak şeyden kavga çıkartma. En basit yol, en kurnaz ama kendini ele veren yöntem!
  9. Başka insanlara da kendini garip hissettirme.
  10. Bazen de hiçbir işaret göstermeme ki en korkutucusu da bu olsa gerek!

YALAN İLE İLGİLİ SÖZLER

  • Abartma, dürüst insanların yalanıdır. Maistre
  • Doğru söylediğin zaman kimse inanmayacak. İşte, yalan söylemenin cezası budur. Talmud
  • Gerçek, çizmelerini giyerken, yalan bütün dünyayı dolaşır. Spurgeon
  • Günah işlemenin birçok araçları vardır, fakat yalan bunların hepsine uyan bir saptır. Oliver Wendell Holmes
  • Hayır için söylenen yalan, fitne çıkaran doğrudan iyidir. Hadis-i Şerif
  • Hoşumuza giden yalanları avuç dolusu yutarız da, acı gerçekleri yudum yudum içeriz. DIDEROT
  • İnanılmayacak şeylere inanıyorum demek yalan söylemektir. VOLTAIRE
  • İnsanlar, yalan söylemek zorunda kaldıkları kimselerden nefret ederler. Victor Hugo
  • Suçların en büyüğü yalan söylemektir. Hadis-i Şerif
  • Üç türlü yalan vardır: Basit yalan, kuyruklu yalan ve istatistik. BENJAMIN DISRAELI
  • Yalanın dostu, gerçeğin de düşmanı çoktur. De Girardin
  • Yalan, güven ve emniyeti, huzur ve itimadı yok eder. ŞAFİİ
  • Yalan söylemeye kalkanın önce kendini inandırması gerekir. GOETHE
  • Yalan söyleyen herkes mutlaka nefsinin alçaklığını ortaya atmıştır.CAHIZ
  • Yalan söyleyen, unutkan olmamalı. Atasözü
  • Yalancı, Allah’a karşı kafa tutan, fakat insanlardan korkan bir serseridir. FRANCIS BACON
  • Yalana borçlu olduğumuz saadet, gerçek saadet gibidir. HENRICH HEINE
  • Yalancının cezası, kendisine inanılmaması değil, onun kimseye inanmamasıdır. BERNARD SHAW
  • Kendi kendine inanmayan her zaman yalan söyler. — Friedrich Nietzsche
  • Yalan dört nala gider. Hakikat ise adım adım yürür, fakat yine de vaktinde yetişir. — Japon atasözü
  • Az yalan söylenmez; yalan söyleyen her yalanı söyler! – Victor Hugo
  • Sanat, gerçekleri tanımamıza yardımcı olan bir yalandır. – Pablo Picasso
  • Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz. – Yunus Emre
  • Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat onu yetişip geçer. – Kenya atasözleri
  • Ramazanda yalan söyleyenin yüzü, bayramda kara olur. – Türk atasözleri
  • Yanlış anlayanlar tarafından söylenen bir doğrudan daha kötü hiç bir yalan yoktur. – William James
  • Ekonomik eşitlik olmaksızın verilen politik eşitlik bir teranedir, bir sahtekarlıktır, bir yalandır; ve işçiler yalan istemiyorlar. – Mihail Bakunin
  • Doğru pabucunu giymeden, yalan dünyayı dolaşır. – Mark Twain
  • Kaygı ömür bitirir, yalan bahtı bitirir – Kırgızistan atasözleri
  • Yıkmak düzeltmekten, yalan söylemek ispatlamaktan daha kolaydır. – Arthur Schopenhauer